KUVVET
ANTRENMANLARIYLA OLUŞAN METABOLİK UYUMLAR
ŞÜKRAN NAZAN KOŞAR
GİRiŞ
Sporcu kendi spor branşında performansını artırmak için biyolojik
değişiklikler oluşturmak amacıyla antrenman yapar. Bu nedenle de, antrenman kas
kontraksiyonlarının şiddeti ve frekansı yönünden sonsuz sayılabilecek sayıda
kombinasyonlarını içerir. Dayanıklılık antrenmanlarında düşük şiddetli ancak
uzun süreli antrenman yapılırken; kuvvet antrenmanlarında yüksek şiddetli
ancak kısa süreli yapılır. Dayanıklılık antrenmanının metabolik etkilerini
inceleyen çok çalışma bulunmasına karşın kuvvet antrenmanlarının metabolik
etkilerini inceleyen çalışmalar sınırlıdır. Bu çalışmada, kuvvet veya güç
antrenmanı olarak bilinen kısa süreli, yüksek şiddetli antrenmanlarının
metabolik etkileri incelenecektir.
I. AKUT UYUMLAR
Vücut geliştiriciler tarafından uygulanan
tipik bir antrenman sonrası (30 s ıçınde) vastus lateralis kasından alınan
karma kas lifi tipi Içeren kas örneğinde ATP, CP ve glikojen Içeriğinin
sırasıyla % 20,50 ve 40 oranında; glikoz,6-fosfat, gliserol-fosfat ve laktat
düzeylerinin sırasıyla 10, 4, 2 ve 5 kat arttğı bulunmuştur (Tesch, 1986). Kas
Içi trigllserid düzeyinde de azalma olduğu saptanmıştır (Dudley, 1988; Tesch,
1992). Bu nedenle kısa süreli yoğun dirençli egzersiz iskelet kası enerji
dengesini değiştirmektedir. ATP ve glikojen içeriğinin düşmesi laktat ve diğer
glikolitik metabolitlerin birikimi anaerobik enerji sisteminin önemlı rol oynadığını
göstermektedir. Kas içi trlgllserid miktarının düşmesi ve kandaki serbest yağ
asitlerinin miktarının artması bu tıp egzersiz sırasında B-oksidasyonunun
önemli bır enerji kaynağı olarak rol 'oynadığını göstermektedir.(Dudley,1988;
Tesch, 1992). squat, ba presi ve bacak ekstansiyonu egzersizlerinden oluşan
dört setten /6-12 tekrar / set) oluşar dk'lık kuvvet antrenmanından sonra kas
ve plazma metabolit konsantrasyonları verilmiştir. Squat, bacak presi ve bacak
ekstansiyonu egzersizlerinden oluşan dört setten 12 tekrar 1 set) oluşan 30 dk'lık
kuvvet antrenmanından sonra kas ve plazma metabolit ksantrasyoryları (Tesch,
1992) (Denekler: 9 vücutgeliştirici).
Dirençli antrenmanın kas metabolizmasını
nasıl etkilediği dayanıklı antrenmanın etki kadar fazı"! araştırılmamıştır.
Ancak, iskelet kasının dinlenik glikojen içeriğinin arttığı, kre, fosfat
içeriğinin ise bazen arttığı bazen artmadığı bilinmektedir (Dudley 1988).
Kuvvet antrenmanı, birbirini izleyen
birkaç kas kontrasyonundan oluşuyor ve yeterli toparlanma periyodu veriliyorsa
sadece ATP ve PC depoları kullanılarak gerçekleştirilebilir. Düşük dirençli,
çok tekrar ve kısa süreli toparlanma periyodlarından oluşan bir kuvvet
antrenman da ise anaerobik-glikotik ve oksidatif metabolizma devreye girer. Bu
nedenle, yüksek şiddetli, az tekrarlı antrenman seanslarıyla
karşılaştırıldığında, düşük şiddetli çok tekrarlı antrenmandan sonra plazma
laktat düzeyleri daha yüksektir.(Tesch,1992).
Maksimal izometrik kuvvetin % 20'sinin
altında gerçekleştirilen kontraksiyonlar tip-1 Iiflerinin kontraksiyonu ile
gerçekleştirilebilir. Daha yüksek kuvvet elde etmek için Tip-2 lifleri ilerleyici
olarak devreye girer. Yüksek şiddetli gerilimin devam ettirilmesi gereken
durumlarda glikojen depolarında önemli azalma ortaya çıkması Tip-2 liflerinin
devreye girdiğini göstermektedir (Tesch, 1992). Yeni bır çalışmada Tesch ve
arkadaşları (1998) kuvvet antrenmanının glikojen depolarındaki azalma
miktarını kas lifi tipi ile ilişkili olarak incelemişlerdir. 1 maksimum
tekrarın % 30,45 ve 60'1 şiddetindeki yüklerde yapılan (5 set-10 kontraksiyon)
diz ekstansiyonundan önce ve sonra alınan biyopsi örneklerinde kas lifi
tiplerindeki (Tip-1, Tip-2a, Tip-2b) glikojen miktarındaki azalma
belirlenmiştir. Sonuçlar, glikojen kaybının hem TiP-2a hem Tip-2b lifi oranı,
hem de glikojen miktarında azalma görülen Tip-2a lifleri kesit alanı ile
Ilişkili olduğunu göstermiştir. Bu bulgular kas glikojen tüketimin egzersiz
şiddetine ve Tip2 lifi kullanım miktarına bağlı olduğunu göstermektedir.
Ayrıca 1 maksimum tekrarın % 60'ında bile Tip-2a ve 2b Iiflerinde glikojen
miktarında azalma görülmesi bu kas liflerinin düşük şiddetli egzersizlerde de
kullanıldığını göstermektedir. Maksimal izometrik kontraksiyonun % 70-90'1 ile,
6-12 tekrarlı 20 setlik bir kuvvet antrenmanından sonra Tip 2liflerinde Tip
1liflerine oranla daha fazla glikojen tüketimi meydana geldiği saptanmıştır.
Egzersizin sonlanmasından sonra ise Tip 1 liflerinde glikojende azalma
görülmezken, Tip 2 liflerinin % 15'inde glikojende azalma olduğu saptanmıştır
(Tesch, 1992). Şiddetli kuvvet antrenmanı glikojen depolarını tamamen tüketmez
ancak bazı kas liflerinde glikojen içeriğinde azalmaya neden olacak düzeyde
yüksek glikojen kullanımına neden olur ve bu durum günlük kuvvet
antrenmanlarının birden fazla yapılmasında sınırlayıcı bir faktör olabilir
(Tesch, 1992).
II.
KRONİK UYUMLAR
Kuvvet antrenmanı programları kas kesitsel
alanında artışa neden olmaktadır. Kısa-sürelikuvvet antrenmanı programları
sonrasında ise kas hıpertrofisi olmaksızın kas kuvvetinde ve kuvvetle ilgili
performansta gelişme elde edilmektedir. Bu nedenle, aşağıda tartışılacak olan
metabolik uyumların bazılarının antrenmanla kasta meydana gelen hipertrofiye
bağlı olarak oluştuğu unutulmamalıdır.
Kuvvet antrenmanları sonucu meydana gelen
metabolik uyumlar kas lifi tipi kompozisyonu, kılcal damar yoğunluğu,
mitokondri yoğunluğu, enzim içeriği (aerobik-oksldatif, anaerobikglikolitik
olmayan, anaerobik-glikolitik enzimler), kas substrat.miktarları (glikojen, ATP
ve kreatin fosfat, lipid içeriği) ve myoglobin içeriği başlıkları altında
incelenecektir.
1. Kas Lifi Tipi Kompozisyonu
Komi ve arkadaşları (1977) monozigot ve dizigot ikizler üzerinde
yaptıkları çalışmada iskelet kas lifi kompozisyonunun erkeklerde % 99.5,
kadınlarda % 92.8 oranında genetik olarak belirlendiğihi saptamışlardır. Diğer
taraftan çalışmalar dayanıklılık sporu yapan sporcular anaerobik nitelikli spor
yapan (hallerci, vücut geliştirici, sprinter vb.) sporculara göre dominant
olarak Tip 1 tipi kas lifine sahip oldukları, anaerobik spor yapanların ise
dominant olarak Tip 1tipi kas lifine sahip olduklarını göstermektedir (Tesch,
1985, Gollnick, 1972; Tesch, 1984).
Tesch ve Karlsson (1985) atletlerin (koşucuların) ve kürek sporuyla
uğraşanların hepsinde de spora özel olarak antrene edilen kaslarında antrene
edilmeyen kaslara oranla Tip1 kas lifi oranının daha yüksek olduğunu
saptamışlardır. Primer olarak bacak kaslarını kullanan koşucularda vastus lateralis
kasındaki Tip 1lifi oranı ve Tip 1lifi alanının oranı diğer sporculardan
(halterci, güreşçi ve kürekçi) ve sporcu olmayanlardan (öğrenciler) anlamlı
olarak da yüksek bulunmuştur. Primer olarak mouz kaslarını kullanan
kürekçilerde ise deltoid kasındaTip 1 kas lifi oranı ve Tip 1lifi kas alanının
oranı diğer gruplardan anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Haltercilerde
ise anlamlı olmamakla birlikte. hem deltoid hem vastus letaralisinde Tip 2 lifi
tipi alanı daha yüksek bulunmuştur. Tip 2 Tip 1lifi oranı ise ağırlık
kaldıranlarda diğer sporculara oranla anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur
(Tesch, 1984; 1985). Bu sonuçlar, kas lifi dağılımında farklı spor dallarında
yapılan spora özgü farklılıklar olduğunu göstermektedir. Bu sonuçlar uzun
süreli antrenmana bağlı uyumları yansıtıyor olabilir.
Olimpik hallerciler; veya diğer güç
gerektiren sporlarla uğraşan sporcularla karşılaştırıldığında vücut
geliştiriciler daha yüksek Tip 1 kas Iifi oranına sahiptirler (Tesch, 1988).
Ancak sonucun, genetik özelliklerden mi, antrenmana bağlı uyumlardan mı
kaynaklandığı kesin değildir. Çünkü, vücut geliştiricilerde vastus lateralis,
detoid, biseps braki ve triseps braki kaslarında farklı kas lifi tipi
kompozisyonları belirlenmiştir (Tesch, 1992).
2. Kas
Lifi Tipleri Arasında Değişim:
Kas Iifi tipi dağılımının genetik olarak belirlendiği (Komi, 1977)
saptanmıştır. Ancak kuvvet antrenmanları ile kas lifi tipleri arasında dönüşüm olup-olmadığı
merak konusu olmuştur. Kuvvet antrenmanı ile Tip 2b lif/erinin Tip
2a lif/erine dönüştüğünü saplayan çalışmalar (Slarol 1990, 1991;
Hortobagyi, 1996) olmakla beraber, Tip 1 ve Tip 2
lif/eri arasında dönüşüm olduğunu gösteren çalışma yoktur. 6 aylık
yoğun bir kuvvet antrenmanından sonra Tip 1ve Tip 2lif/erinin oranında farklılık
olmaması ve vücut geliştirici/erle antrenmansız bireylerin triseps ve biseps
kaslarının lif tipi oranlarında farklılık olmaması kas lifi tipleri arasında
dönüşüm olmadığını göstermektedir (Mac Dougall, 1992; Gonyea, 1980).
Sharon ve arkadaşlarının
yaptıkları çalışmada (1991) 20 haftalık kuvvet antrenmanı sonucu Tip 1, Tip 2a
ve Tip 2b lillerinde hipertrofi, Tip2b liflerinin oranında ise azalma bulunmuştur.
30-32 haftalık antrenmana ara verilmesiyle kas liflerinin alanlarında önemli
farklılık gözlenmezken, Tip 2b liflerinin oranında artış, buna bağlı olarak
Tip 2a liflerinin oranında azalma saptanmıştır. Bunu takip eden 6 haftalık
antrenman döneminde ise her üç kas lifi (Tip Ila, lIab+llb) kesit alanında
artış, ve Tip IIb liflerinin oranında azalma saptanmıştır. Bu 6 haftalık
antrenman döneminde daha önce hiç antrenman yapmamış bireylerde de benzer
sonuçlar elde edilmiştir. Bu sonuçlar, hem daha önceden antrenmanlı olan hem
de olmayan bireylerde kuvvet antrenmanı sonucu hızlı kassal uyumlar meydana
geldiğini Tip 2b liflerinin Tip 2a liflerine dönüştüğünü göstermektedir.
Essen-Gustavsson ve Tesch (1990) ve Schantz ve Kallman (1989) vücut
geliştiricilerin sırasıyla vastus lateralis ve deltoid kaslarında çok az
Tip 2b lifi olduğunu saptamışlardır (akt:
Tesch, 1992). Ayrıca, kuvvet antrenmanı ile hem kadınlarda hem erkeklerde tip
2a lifi oranının arttığı Tip 2b lifi oranının ise azaldığı saptanmıştır (Akt:
Tesch, 1992). Bu sonuçlar Tip 2b Iiflerinin Tip 2a'ya dönüştüğünü
göstermektedir. Ancak bu konuda sonuca varabilmek için daha fazla çalışmaya
gereksinim vardır
B. KILCAL
DAMAR YOĞUNLUĞU
Uzun süreli dayanıklılık
egzersizlerinde kaslara yeterli oksijenin ve enerji substratlarının taşınmasında
kılcal damar yoğunluğu büyük önem taşımaktadır. Dayanıklılık sporcularının kas
kılcal damar yoğunluğunun yüksek olduğu bilinmektedir (Nygaard, 1981).
Dayanıklılık
egzersizlerinin aksine kuvvet egzersizleri merkezi veya periferal dolaşımda
fazla artış olmaksızın gerçekleştirilebilir. Bu nedenle kuvvet antrenmanına
uyum olarak yeni kılcal damar oluşumu beklenmemelidir. Diğer taraftan, kuvvet
antrenmanlarına uyum olarak meydana gelen kas lifi hipertrofisi kas kesit alanı
başına düşen kılcal damar sayısının düşmesine neden olacaktır.
Benzer şekilde,
dayanıklılık sporlarında dominant olarak Tip 1 lifleri, kuvvet antrenmanlarında
ise dominat olarak Tip 2 lifleri kullanılmaktadır ve antrenmanın tipine bağlı
kas kesit alanı artışları meydana gelmektedir. Ayrıca bireyin "aktivite
düzeyinden bağımsız olarak Tip2 liflerinin Tip 1liflerine oranla çapı daha
büyüktür ve daha az kılcal damarla çevirilirler.
Tesch, Thorsson ve Kaiser (1984) olimpik halterciler (199 kılcal
damar-mm2) dayanıklık sporu yapanlar (401 kılcal damar-mm2) ve sedanterlerle
(306 kd-mm2) karşılaştırıldığında, anlamlı olarak daha düşük kılcal damar
yoğunluğuna sahip olduklarını göstermişlerdir.
Shantzl(1982)
vücut geliştiriciler ve sedanterleri vastus leteralis kasındaki kılcal
damaryoğunluğu yönünden karşılaştırmış ve vücut geliştiricilerin kas lifi
başına düşen kılcal damar sayısının antrenmansızlarınkinden ortalama olarak %
95 daha fazla olduğunu, ancak vücur geliştiricilerin tip 1 lifi alanının % 75,
tip 2a lifi alanının ise % 105 daha fazla olduğu dikkate alındığında m2 başına
düşen kılcal damar sayısının antrenmansızlarla aynı düzeyde olduğı saptamıştır.
Ancak her bir kas lifi tipi dikkate alındığında, Tip 1lifinin 1000 mm2'si
başına düşen kılcal damar sayısı vücut geliştiricilerde ve antrenmansızlarda
aynı bulunurken, Tip 2a liflerinin 1000 mm2'si başına düşen kılcal damar sayısı
vücut geliştiricilerde % 20 daha düşük bulunmuştur. Bu sonuçlar, kuvvet
antrenmanı sonucu kılcal damar sayısının arttığını ancak kas tipi alarının da
artması nedeniyle kılcal damar yoğunluğunun değişmediğini göstermektedir.
Shantzl(1983), yukarıdaki
çalışmanın benzeri bir çalışmayı bu kez triseps kasında yapı ve vücut
geliştiricilerle antrenmansızların kas lifi ve kas lifi tipi başına düşen
kılcal damar sayısı yönünden farklı olmadıklarını; kas kesit alanı başına düşen
kılcal damar sayısı yönünden ise vücut geliştiricilerin daha düşük değerlere
sahip olduğunu saptamıştır. Bunun nedeni vücut geliştiricilerinde kas
hipertrofisinin yüksek olmasından kaynaklandığı açıktır. Bu çalışmanın sonucu,
kuvvet antrenmanının yeni kılcak damar oluşumuna neden olmadığını
göstermektedir. Tablo 2’de kuvvet antrenmanı Yapan deneklerde triseps braki
kasının kılcal damar miktarı kas lifi tipleri ile ilişkili olarak verilmiştir.
Shantz'ın (1983) çalışmasının aksine Dudley
(1986) triseps kasında (nonpostural) kılcal damar sayısında artış olduğunu
göstermiştir (Akt: Tesch, 1992). Dudley (1986) vücut geliştiriciler ve ağırlık
kaldıranların vastus Iateralis ve triseps braki kaslarını kılcal damar
yoğunluğu yönünden karşılaştırmış ve her iki kasta da vücut geliştiricilerin
kas lifi başına düşen kılcal damar sayısı yönünden daha yüksek değerlere sahip
olduklarını saptamıştır. Bu sonuçlar, hem postural hem non postural kaslarda
çok tekrarlı yapılan kuvvet antrenmanlarının yeni kılcal damar oluşumuna neden
olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan kısa süreli (6-12 hafta) kuvvet
antrenmanları kılcal damar yoğunluğunda değişikliğe neden olmamaktadır (Tesch,
1990, Rube, 1990). Bunun nedeni, bu süre içerisinde kılcal damar yoğunluğunda
düşüşe neden olacak düzeyde hipertrofi oluşmaması olabilir.
Yukarıdaki çalışmalardan
farklı olarak sırtüstü pozisyonda bacak presi egzersizine ağırlık veren, uzun
süreli iki çalışmada (Staron, 1989; Dudley & Tesch, yayınlanmamış çalışma)
hem erkeklerde hem kadınlarda kas lifi başına ve kas alanı başına düşen kılcal
damar sayısında artış saptanmıştır (Akt: Tesch, 1997). Bu sonuçlar, dayanıklılık
antrenmanlarında elde edilen benzer bir uyumun kuvvet antrenmanlarında da elde
edilebileceğini göstermektedir.
Sonuç olarak, yüksek-şiddetli, az tekrarlı kuvvet antrenmanlarının yeni
kılcal damar oluşumuna neden olmadığı ve kas hipertrafisi elde edildiyse kılcal
damar yoğunluğunda düşüş olduğunu, orta derecede şiddetli ve çok tekrarlı
kuvvet antrenmanlarının ise yeni kılcal damar oluşumuyla sonuçlanabileceği,
ancak meydana gelen kas hipertrofisinin bu etkiyi gölgeleyebileceği,
dolayısıyla da kılcal damar yoğunluğunun değişmeyeceği veya azalabileceği söylenebilir
(Tesch, 1988, 1992).
Kuvvet antrenmanı yapan sporcularda
antrene edilen kaslarda mitokondri yoğunluğunun azaldığı saptanmıştır.
Mitokondrial hacim yoğunluğu kas kitlesi artışına paralel olarak düşmektedir.
Mitokondri yoğunluğunda kas hipertrafisine bağlı olarak meydana gelen bu düşüş,
kuvvet veya güç antrenmanı yapan sporcuların kaslarındaki oksidatif enzim
içeriğinin azalmasıyla paraleldir (Tesch, 1992).
Myoglobin kasta oksijenin taşınmasında
önemli bir roloynar ve oksijenin kasa alınmasını arttım. Tip1lifleri Tip 2
liflerine oranla daha fazla myoglobin içeriğine sahiptir. Ancak, dayanıklılık
antrenmanları sonucu kas myoglobin içeriğinin artmadığı saptanmıştır.
İmmobilizasyona
Jacobs ve arkadaşları (1987), 6 hafta süreyle, haftada 2-3 kez bisiklet
ergometresiyle supramaksimal şiddetle yapılan antrenmanın (ilk hafta iki 15s ve
iki 30s sprint; 6 Haftata 15s ve altı kez 30s'lik sprint) sonrası Tip 2a
liflerinin oranında artış, sitrat syntase ve foruktokmaz enzim aktivitelerinde
artış, myoglobin aktivitelerinde ise düşüş saptanmıştır.
E. ENZiM iÇERiGi
Kuvvet antrenmanının iskelet
kasının enzimaktiviteleri üzerine olan etkiyleriyle ilgili sayıda çalışma yapılmıştır.
(Gollnick, 1972; Boros - Haftaludy 1986;Tesch, 1989, Tesch, 1990). Bu
çalışmalar fosfojen, glikolitik, lipid ve aerobik oksidatif metabolizmasının
kapasitesini yansıtan enzimlerin içeriğinde artış, düşüş veya herhangi bir
değişiklik olmadığı gözlenmiştir. Bu farklılıklar, antrenman programları
arasındaki farklılıkları yansıtıyor olabilir. Enzim aktivitelerinin uyumu
incelenirken, antrenmanın şiddeti ve süresinin; kas kuvveti ve kas kitle artışı
olup olmadığı ve deneklerin özellikleri (yaş, cinsiyet, antrenman düzeyi)
dikkate alınması gerekmektedir.
1. Aeroblk-Oksidatif Enzimler
Dayanıklılık antrenmanı hem Tip 1hem
de Tip 2 liflerinin oksidatif enzim kapasitelerini arttırmaktadır. (Gollnick,
1972; Souminen, 1975; Hattaludy-Boros, 1986).
Lipid oksidasyonunda rol alan succinate
dehydrogenase aktivitesi ağırlık kaldıran sporcularda sedajlterlere oranla % 30 daha düşük (Gollnick, 1972; Boros -
Haftaludy, 1986); citrsynthase (Tesch, 1989; Tesch, 1987; Tesch, 1990)
3-0H-acyle COA-dehydrogenase (Tesch 1989) aktivitelerinin ise sedanterlerle
aynı düzeyde veya daha düşük olduğu santanmıştır.
Tip 2 ve Tip 1 liflerinin enzim
aktivitelerinde (dayanıklılık sporcularında ve sedanterlerde görülen farklılıklar kuvvet antrenmanı
yapanlarda da mevcuttur. Kuvvet antrenmanı yapanlarda Tip1lif/erinin
citrate synthase ve 3-hydroxyaeyi-CoA dehydrogenase aktivitesi daha
düşüktür. Vücut geliştiricilerde ise haltercilere göre Tıp 2 liflerinde
daha yüksek citrate synthase aktivitesi saptanmıştır (Tesch, 1989). Vücut
geliştiricilerin çok tekrarlı, düşük şiddetli antrenman tipi aerobik
metabolizma yönünden yüksek şiddetli-az tekrarlı kuvvet antrenmanlarına oranla
daha pozitif etkilere neden olmaktadır.
2. Anaerobik Glikolitik Olmayan Enzimler
ATP'nin hızla yenilenmesinde veya hızlı kasılmada rol oynayan ATP
kinase, kreatin kinase veya myokinase aktiviteleri sürat, kuvvet veya güç
gerektiren aktivitelerde önemli rol oynar. 612 hafta arasında değişen kuvvet
antrenmanlarının kreatin kinase, myokinase ve ATP kinase enzim aktivitelerinde
değişikliğe neden olmadığı, hatta hipertrofiye bağlı olarak düşüş olduğu
saptanmıştır (Tesch, 1987; Tesch, 1990). Bir başka çalışmada ise (Tesch, 1989),
olimpik halterciler, vücut geliştiriciler ve sedanterler karşılaştırılmış ve
kuwet antrenmanı yapan sporcuların sedanterlere göre Tıp 2 liflerinde daha
yüksek myokinaz aktivitesi saptanmıştır. Vücut geliştiricilerin haltercilere
göre daha yüksek myokinaz aktivitesine sahip olduğu saptanmıştır.
Araştırmacılar, bu sonuçları vücut geliştiriciler ve haltercilerin
antrenmanlarının yansıttığı metabolik farklılıklara bağlamışlardır.
3. Anaerobik-Glikolitik Enzimler
Kuvvet antrenmanı sonucu laktat dehidrogenase aktivitesinin değışmediği
(Tesch, 1987;1990) veya arttığı (Tesch, 1989); fosfofruktokinaz enzim
aktivitesinin ise düştüğü (Tesch, 1987) veya değişmediği (Tesch, 1990;
Gollinick, 1972) saptanmıştır. Ancak, kuvvet-antrenmanı yapan sporcular
sedanterlerle karşılaştırıldığında daha yüksek glikolitik aktivite göstermektedirler.
Bu farklılık, antrenmanının spesifik etkisini değil, sedanterlerde Tıp 1
lillerinin kullanımının sınırlılığını yansıtmaktadır. Çünkü hallercilerde,
dayanıklılık sporcularında ve orta derecede aktif ancak sporcu olmayan
kişilerin Tıp 2 lillerinin laktat dehidrogenasae aktivitesi aynı bulunmuştur
(Tesch, 1992). Benzer şekilde, vücut
geliştiriciler, yüzücüler ve fiziksel olarak aktif kişilerin fosforuktokinaz
aktiviteleri de benzer bulunmuştur (Tesch, 1992).
1. GIikojen İçeriği
Dinlenik kas glikojen içeriği dayanıklılık antrenmanlarında (Gollnick,
1972) olduğu gibi kuwet antrenmanlarında da artmaktadır (Tesch, 1992).5 ay
süreyle antrenman yapan bireylerin triseps braki kası glikojen miktarında % 35
artış olduğu; vücut geliştiricilerin vastus lateralis kasının sedanterlere
oranla % 50 daha fazla glikojen içeriğine sahip olduğu saptanmıştır (Tesch,
1992; Tecsh, 1988). Diğer taraftan 3 aylık bir kuvvet antrenmanı sonrası vastus
teralis kasırın glikojen içeriğinde artış saptanmamıştır (Tesch, 1990).
2. ATP ve Kreatin Fosfat Içeriği
5 aylık kuvvet antrenmanı sonrası dinlenik ATP ve kreatin fosfat
depolarında artış saptanırken (Tesch, 1992) 3 aylık bir kuvvet antrenmanı
sonrası değişiklik gözlenmemiştir (Tesch 1990). Ancak ilk çalışmada anlamlı bir
kuvvet artışı ve kas lifi çapı artışı elde edilirken Tesch(1990)in çalışmasında
anlamlı olmayan kas lifi çapı artışı elde edilmiş olması ATP ve krefosfat
artışının myofibril protein içeriğindeki artışla bağlantılı olarak arttığını
göstermektedir.Diğer taraftan, bir başka çalışmada vastus Iateralis kasında
anlamlı düzeyde hipertrofi elde,edilmesine karşın Tesch ve arkadaşları (1986)
ATP ve kreatin fosfat düzeyinde bir değişiklik saptamamışlardır.
3. Lipid Içeriği
Dayanıklılık antrenmanında olduğu gibi kuvvet antrenmanının da kas içi
trigliserid içeriğini artırıp artırmadığı tam olarak bilinmemektedir. Vücut
geliştiricilerin kas trigliserid içeriği antrenmansız bireylerden farklı
bulunmamıştır (Tesch, 1988, 1992) Ancak, bu konuda farklı sorular vardır.
Haltercilerin quadriseps kasının lipid içeriğinde düşme triseps kasının lipid
içeriğinde artış, vastus Iateralis kasında ise herhangi bir değişiklik
gözlenmemesi antrenman tipi veya farklı kasların farklı uyumlar gösterdiğini
ifade etmektedir (Tesch, 1992).
Özetle, kuvvet antrenmanı ile olumlu veya olumsuz metabolik uyumlar
oluşmaktadır.Metabolik uyumların oluşumu ve miktarı antrenmanın tipi, şiddeti
ve süresine bağlı olarak değişmektedir. Kişilerin antrenman yaşları, cinsiyet,
kronolojik yaş antrenmana verilen cevap değiştirecektir. Ayrıca literatürde,
kuvvet antrenmanı ile oluşan metabolik uyumlarla ilgili ,uygulamalarda.
antrenmanlar "kuvvet", "dirençli antrenman" veya
"ağırlık kaldırma" terimleriyle bilinmektedir. Metabolik uyumlara
ilişkin çalışmalar incelenirken, ayrıca antrenmanla kas veya kuvvetinin artıp-artmadığı dikkate
alınmalıdır. Bu konuda, iyi düzenlenmiş kontrol bireysel çalışmalara gereksinim vardır.
KAYNAKLAR
1.
Apple,F.S.,
and Tesch, P.A. (1989) CK and LD isozymes in human single muscle fibers in
trained athletes. The Amewrican Physiological Society. 66 (6): 2720
2.
Boros-
Hatfaludy, S., Fekete, G., and Apor; R (1986) Metabolic enzyme activity
patterns in muscle biopsy samples in
different athietes. Eur J. Appl Physiol. 55: 334-338.
2. Dudley, G.A. (1988) Metabolic
consequences of resistive-type exercise. Med. Sci. Sport Exere. 20(5) 158-161.
3. Gollnick, P.D., Armstrong, R.B.,
Saubert, C.W., Piehl, K., and Saltin, B. (1972) Enzyme activity and fiber composition in skeletal muscle of
untrained and trained men. J.Appl. Physiol. 33 (3): 312-319.
4. Gonyea, W.J. (1980) Role of exercise in inducing
increases in skeletal muscle fiber number. J. Appl. Physiol.: Respirat.
Environ. Exercise Physiol. 48 (3): 421-426.
5. Hortobagyi, T., Hill, J.P.,
Houmard, J.A., Fraser, D.D., Lambert, N.J., Israel, R.G. (1996). Adaptive Responses to Muscle
Lengthening and Shorteining in Humans. J. Appl. Physiol. 80 (3): 765-772.
6. Houston, M.E., Froese, E.A., Valeriote, St. P., Green,
H.J., and Ranney, D.A. (1983) Muscle
Performance, Morphology and Metabolic Capacity During Strength Training and
Det-raining: A One Leg Model. J. Appl. Physiol. 51:25-35.
7. Jacobs. I., Esbjörnsson, M., Sylven, C, Holm, I., and
Jansson, E. (1987). Sprint Training Effects on Miiscle Myoglobin, Enzymes,
F''"»er Types, and Blood Lactate. Med. Sci. Sports Exerc. 19 (4) 368-374.
8. Komi, P.V., Viitasalo, J.H.T., Havu, M., Thorstensson,
A., Sjödin, B., and Karlsson, J. (1976). Skeletal Muscle Fibres and Muscle
Enzyme Activities in Monozygous and Dizygous Twins of Both Sexes. Açta.
Physiol. Scand. 100:385-392.
10. MacDougalI, J.D. (1992).
Hypertrophy or Hyperplasia. Ed: Komi, P.V. Strength and Po-wer in Sport. (s.230-238). Blackvvell Scientific
Publications.
11. Nygaard, E. (1981) Skeletal
Muscle Fibre Characteristics in Young VVomen. Açta. Physiol. Scand. 112:299-304.
12. Rube, N., and Secher, N.H. (1990)
Effect of Training on Central Factors in Fatigue Fol-lovving Two and One-leg Static Exercise in man. Açta.
Physiol. Scand. 141: 87-95.
13. Schantz, P. (1983) Capillary Supply in Hypertrophied
Human Skeletal Muscle. Açta. Physiol. Scand. 114: 635-637.
14. Schantz, P. (1982) Cappilary
supply in heavy-resistance trained non-postural human skeletal muscle. Açta. Physiol. Scand. 117:153-155.
15. Staron, R.S., Malicky, E.S.,
Leonardi, M.J., Falkel, J.E. Hagerman, F.C. & Dudley, G.A. (1990). Muscle Hypertrophy and Fast Fiber Type
Conversions in Heavy Resistance Trained Women.
Eur. J. Appl. Physiol. 60: 71-90
16.
Staron, R.S., Leonardi,
M.J., Karapondo, D.L, Malicky, E.S., Falkel, J.E. Hagerrr F.C, and Hikida R.S.
(1991). Strength and skeletal muscle adaptations in heavy-resistar trained wmen
after detraining and reiarining J.Appl. Physiol. 70 (2): 631-640.
17.
Suominen,
H., and Heikkinen, E. (1975) Enzyme, Activities in Muscle and Connec Tissue of
M. vastus lateralis in Habitually Training and Sedentary 33 to 70-Year-Old Men.
rop. J. Appl. Physiol. 34: 249-254.
18.
Tesch,
P.A., Thorsson, A., and Kaiser, P. (1984) Muscle capillary supply and fiber t; characteristics in vveight and povver lifters. J. Appl.
Physiol.: Respirat. Environ. Exerc Physiol. 56 (1)35-38.
19.
Tesch,
P.A., Komi, P.V., and Hakkinen, K. (1987) Enzymatic Adaptations Consequ to Long-Te.m Strength Training. Int. J. Appl. Physiol.
8: 66-69. Tesch. P.A. (1988) Skeletal Muscle
Adaptations Consequent to Long-Term Heavy I sistance Exercise. Med. Sci.
Sport Exerc. 20 (5): 132-134.
20.
Tesch,
P.A., Thlorsson. A., and Essen-Gustavsson, B. (1989) Enzyme Activities of and ST Muscle Fibers in
Heavy-Resistance Trained Athietes. J. Appl. Physiol. 67 (1): 83-
21.
Tesch,
P.A., Thorsson, A., and Colliander, E.B. (1990) Effects of eccentric and o centric
resistance training on skeletal muscle substrates, enzyme activities and
supply. Ac Physiol. Scand. 140: 575-580.
22.
Tesch,
P.A., and Karlsson, J. (1985) Muscle fiber types and size in trained and unl ined muscles of elite athietes. J. Appl. Physiol. 59
(6) 1716-1720.
23.
Tesch,
P.A., (1992). Short and Logn Term Histochemical and Biochemiacal Adaptı ons in
Muscle. Ed: Komi, P.V. Strength and Povver in Sport. (s. 226-278) Blackvvell
Scient Publications.
25. Tesch, P.A. (1998) Skeletal MuscleGlycogen Loss Avoked by Resistance Exercise. Strength and Cond. Res. 12 (2) 67-73.
Yayına Hazırlayan :
Fatih YÜCEL